10/26/2012

Hadiyin iyi bayramlar

Kaynak: nkfu

Bugün bize göre bayramın ikinci günü, arap ülkelerine göre ilk günü.
Onu bunu bilmem, gurbet elde bayramlar daha buruk geçiyor. Dün tek bir aile geldi ziyarete. Bugün akşama belki biri gelir, yada gelmez.
Yarın akşam düğün var, herkes oraya dökülür.
Gelen ya pazar gelir, yada gelmez ...
Ama olsun hepinize iyi bayramlar.

Dipnot: "Gurbet elde bir hal geldi başıma ..."
 

DipDipNot: Hangi ara cuma oldu lan? :)

Su

Distraksiyon zamanlarında aşk

Bu aralar ilginç bir kitap okuyorum. Almanca olduğundan dolayı yazarların (kari koca yazmış) adını arattigim halde ViKitapta bulamadım.
Başlığı da çevirdim ve Googla amca bana "Distraksiyon zamanlarında aşk" diye çevirdi.
Evet ... Distraksiyon zamanlarında aşk adlı kitabımızda, yavaş yavaş çok ilerleyen teknolojinin aşkları ve evlilikleri ne kadar etkilediğini ve insanların artık eskisi kadar kendilerine, eşlerine, çocuklarına zaman ayirmadigindan bahsediyor. Daha çok internette dolandigimizi ve oturup karimiz veyahut kocamizla sohbet edeceğimize, saatlerce saçmasapan mailleri okuduğumuzu ve onlara cevap verdiğimizi anlatıyor.
Kitabın yazarlarının adları Edward M. Hallowell & Sue G. Hallowell. İkiside evliliklerinde sorun yaşayan çiftlere terapi veriyorlar. Yani bir nevi aile piskologlari.
Kitap bir roman değil, daha çok bir kullanım kılavuzu. Yani evliliğiniz eğer kötü gidiyorsa, hangi ufak detaylara dikkat ederek evliliğinizi yeniden çekilir bir hale getirebileceginizi, evliliğinizi nasıl kurtarabileceginizi ve karşınızda ki insana nasıl davranmanız gerektiğini anlatıyor.
Kitabın sonunda 30 günlük bir program var. 30 gün boyunca 30 dakika ayarlayarak, yazılanları uyguladığınız taktirde herşeyin daha güzelleştiğini fark edeceksiniz diyor yazarlar.
Evli değilim ama sevdim ben bu kitabı. Kimi zaman kendimden bir parça buldum, kimi zamanda sevdigimden.

Yani en basit şeyden başlayalım mesela, sevdiğiniz sizi ziyarete mi gelecek? O gelene kadar internetle yada maillerinizle ilgili işlerinizi bitirin.

Bir arada olduğunuz zamanlarda da en basiti, çalan telefonu açmayın. Önemliyse arayan tekrar arar zaten ;)

Hadi kalın sağlıcakla.

Su

10/21/2012

Photo of Day / Günün Fotoğrafı - Ekim

Rüzgara dogruda bir etkinlik var. Sevda sayesinde ilgimi cekti. Bende buna katilmazsam catlarim dedim. Ve katiliyorum :)


21. Ekim - Günün Fotografi / Lezzetli

Annem yapmis bu sabah, oh mis
22. Ekim - Günün Fotografi / Bitki
Ofisimin karsisinda bulunan bitkiler bunlar. Gercektende cok güzeller

23.Ekim - Günün Fotografi / Ayakkabi
Ben bu cicileri aldim ama pek kullanamiyorum. Topukluya alisamadim bir türlü.
24.Ekim - Günün Fotografi / Rahat
Üniversitenin en rahat köşesi
25.Ekim - Günün Fotoğrafı / Kırmızı
Ofiste herşey kırmızı zaten. Anahtarlığımda ;)
26.Ekim - Günün Fotoğrafı / Huzur
Bugün hava yağışlı, pekte huzurlu bir gün değil ama bu köşe huzuru simgeliyor  benim için.
27.Ekim - Günün Fotoğrafı / Hava nasıl
Kar yagdi :) Hava aynende böyle
28.Ekim - Günün Fotografi / Bir duygu
Burada olmak güzel bir duygu. Cati katlarini severim
29.Ekim - Günün Fotografi / Manzara

30.Ekim - Günün Fotografi / Masanin üstü
O gün ders günümüzdü, eh haliyle masanin üstüde böyleydi :)
31.Ekim - Günün Fotografi / Sen :) Tamamen degil, bir parcacik ...

Ve Ekim ayini böylelikle bitirmis olduk. Benim icin cok zevkliydi ve Rüzgara Dogru Kasim ayinin listesini hazirlamis bile.
Hadiyin öpüldünüz.

Su

Çok affedersiniz de "S*ktirin ordan!"

Dün düğüne gittiğimi yazmıştım. - buradan.
Orada başka bir olay daha oldu aslında ve ben şimdi bunun hakkında düşününce yine kirildigimi, yine sinirlendiğimi fark ediyorum.

En yakın arkadaşım dediğim insanın beyi yanımda oturuyordu, kendisi de karşımda. Beyi sordu yine her zaman ki gibi: "Su nasılsın, nasıl gidiyor hayat, ofis?"
Ben: "İyi herşey yolunda. Yeni işimi sevdim. Ofisten çıkıyorum, derse gidiyorum. Öyle işte ..."
"Peki dedi, diğer işler nasıl gidiyor?" Sebastiani kastediyordu.
 "Ooo, çok iyi gidiyor" dedim.
Kafasını sağa sola salladı: "Sana büyü yaptırmış o dedi."

Onun derdi, ben türk bir kız olarak alman ve hristiyan olan bir adamla birlikte olmam. Sevgiyi göz ardı ediyor. Umurunda değil. Sadece olaya dini açıdan, ve kültür açısından bakıyor. Düşünmüyor sevginin ve sadakatin bir çok şeyin üstesinden gelebileceğini. En önemlisi de benim bu konu hakkında ne düşündüğüm umurunda bile değil. Aklı sıra bana akıl vermeye çalışırken hayatıma burnunu soktugunun farkında değil!

Neyse, dügündeyiz sonuçta "Ben iki göbek atayım da geleyim" diyip ayrıldım birlikte oturduğumuz masadan.
Taki merasimi oldu, herkes yavaş yavaş evin yolunu tutmaya başladı.
Hep birlikte masadan kalktık ve beyefendi "ne zaman bize oturmaya geliyorsun?" diye sordu. Gideyimde beni iyice bir sorgu suale çeksin, derdi o.

"Vallahi karın doğum gününü kutluyor, beni cagirmiyor. O yüzden kırgınım biraz" dedim. - buradan -
"Ne zaman doğum günü kutlamış, benim haberim yok?" dedi.
Dedim "kutlamakla kalmamış, facebooka da resimler yüklemiş", beni neden cagirmadigini sorduğumda da "Sen ya evde yoksun, yada ders çalışıyorsun dedi" dedim. "İnsan bir haber verir, gidip gitmeyeceğim bana kalmış" dedim.
Tabi size geleyim de, yine burnunuzu sökün iliskime. Sevdiğim insanın nasıl biri olduğunu bilmeden, hakkında yorum yapma hakkına sahip görün kendinizi.

Çok affedersiniz de "S*ktirin ordan!"
Bir yere gideceğim yok. Ben aklımı peynir ekmekle yemedim.

Su

Bozmayin cekiyorum Vol.3

Öncesi.
Daha öncesi.

Evet, dün hazırlandık, giyindik kusandik ve düğüne gittik. Düğün tıklım tıklım doluydu fakat daha önce bahsettiğim gibi damatın ailesinden hiç kimse yoktu. Ne yazık ki gururlarını kiramamis ve oğullarının düşüncesine saygı duymamış ve düğüne gelmemişlerdi.
Allahtan damatın erkek arkadaşları, çocukluk arkadaşları ve ailesine karşı gelen bir kaç komşusu gelmişti. Damat kendini o kadar da yalnız hissetmedi belki ama düğünde bir hüzün vardı bence.
Her ne kadar güzel gectiysede, ne kadar coşup eglendiysekte herkesin gözü damatın üzerindeydi. Kimse onu üzmemek için yalnis birşey söylememeye dikkat etti.
Gelin tek başına hazırladı herşeyi diye birşey çalındı sonra kulağıma. Ve bunu bana söyleyene artık çenesinin durmasını, bari bu günde dedikodu yapmamasını söyledim.
Ciftimiz çok mesuttu. En güzel cevapta buydu zaten tüm olanlara.
Taki merasiminde sıraya girip takımı taktıktan sonra geline 'Çok sevindim' dedim. Gelinle damatta 'Sonunda başardık' dedi.
Sevgilerde bazen her ne kadar doğru düşündüğünü düşünüyorsa aile, yinede susmayı bilmeli. Boşuna bu güzel kalpleri, bu genç insanları üzmemeli.

Ve - Mutlu Son -

Su

10/18/2012

Ortalik karisti

Teknoloji çağında yaşadığımızı, ve aslında artık ne kadar internetin bağımlısı olduğumuzu bir kez daha anladım.
Su an ofisten bildiriyorum blog. Yaklaşık yarım saatliğine binanın içinde bulunan hatlarda sorun olduğundan dolayı internet kesildi ve hiç kimse, ama hiç kimse işini yapamaz oldu.
Ne gelen maillere bakabildik. Nede öğrenci hüviyetleri için kullanılan makineyi calistirabildik.
Öylece kalakaldık oturduğumuz koltuklarda. Binanın içinde bir koşturmaca başladı. Herkes ofisinden çıkıp diğer ofistekilere 'Sizinde internet bağlantıniz gittimi?' diye sordu.
Kantinden gelipte, yeni dönem başladığı için, öğrenci kimliklerinin üzerinde bulunan tren biletlerini uzattirmak isteyen öğrencileri de geri gönderdik.
Yarım saatiligine olsada tamamen bir kaos oluştu.
Çok ilginç bir durum. Biz önceden nasıl hallediyorduk bu işleri acaba?

Su

10/15/2012

- Kendime Notlar -

Karar verdim artık kendime zaman ayırmaya. Kendi isteklerim doğrultusunda yol almaya. Her gün başkalarını değilde bir günde kendimi düşünmeye.
Kendim için iyilikler yapmaya. istediğimle konuşmaya, istemedigimle yolumu ayırmaya.
Zorunlu çıkar ilişkilerinden uzak durmaya. Beğenmediğim zaman, avazım çıktığı kadar bağırmaya.
Bu benim ilgi alanıma girmiyor, istediğin kadar konuş demeye.
Neden daha önce söylemedin, söyleseydin belki sana yardımcı olabilirdim demeye.
Demek ki senin gözünde değerim yokmuş, yazık olsun sana verdiğim değere diyebilmeyi öğreneceğim.
Benimle dalga geçenlerin ilk önce, kendi kapılarının önündeki pisliklerini temizlemesini, afedersiniz ama açıp kendi kiclari ile dalga geçmelerini söyleyeceğim.
Yeterince sustun Su, Susmamayi ögrenecksin kızım.
Kalbini mi kırıyorlar, s*ktir edeceksin. Değer vemeyeceksin, senin verdiğin değere laik olmayanlara.
Anladın mi? Azıcık ac su gözlerini. 30 yaşına geldin, hala ögrenemedin mi?

Su 

10/14/2012

ben bagirdim aslinda, sen duymadin ama

Korkuyorum ben aslında diye avazım çıktığı kadar bağırdım da ben, sen duymadın sevgili.
Korkuyorum seni kaybetmekten dedim.
Hep en sevdiğim oyuncakları elimden aldılar benim. En sevdiğim kiyafetlerimi başkaları ile paylaşmak zorunda kaldım.
Çocukken yattığım yatakta benim ardımdan bir sürü bebek daha büyüdü temiz uykularla.
Bana ait doğru dürüst birşeyim olmadı ki benim, sende tamamen benim olasın...
Korku bu çok saçma diyeceksin belkide ama korkuyorum adam, su an olduğumuzdan daha fazlası olamazsak ya eğer?
Korkuyorum diye bagiyorum ben aslında her seferinde sana. Sen duymuyorsun sadece, ben avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Sesim kısılıyor sonra. Öksürük tutuyor beni.
Yinemi hasta oldun sen diye soruyorsun.
Hasta falan olduğum yok benim, korkularım var sadece.
Oyuncaklarımı elimden aldılar benim. En sevdiklerimi başkaları ile paylaşmak zorunda kaldım.
Ya senide elimden alırlarsa?
Yada benim olduğunu sandığım bir anda başkası ile paylaşmak zorunda kalırsam?
Paylaşmakta değil ki bunun adı, elinden yitip gitmesi.
Ben aslında avazım çıktığı kadar bağırıyorum her defasında. Sen duymuyorsun sadece.

Su

10/12/2012

Günler gecti gitti

Üniversite basladi, dersleri planlamaliyim, bir yandan da ofiste calismaliyim ve ayrica bir haftadir hastayim iyilesmeliyim derken günler gecti gitti ...

Pazartesi yaklasik 1000 yeni üniversiteli kazandi bizim üniversite. Bende ofiste calistigimdan dolayi bir sürü yeni ögrenciye üniversite kimliklerini dagitmakla mesguldüm. O kadar mesguldüm ki, ofisimin önünden gecip bana selam veren arkadaslari bile görmemisim.
'Bayagi yogundun görmedin beni' dedi hepsi.

Neyse carsamba günü mezun olan arkadaslarimizdan birtanesi arkadas grubumuzu aksam bir kafede birseyler icmeye davet etti. 3 ay boyunca üzerinde calistigin tezi yarim saatlik bir sunumdan sonra iade ettigin taktirde sonunda mezunsun. Isa'da sonunda mezun oldu. Allah banada o günleri gösterir insallah.

Aksam yedide bulusacagimiz icin ve Hicran dört bucukta paydos ettigi icin ilk önce Hicranla bulusup bir türk lokantasinda yemek yedik.

Ayranimiz, kolamiz, pilav üstü dönerimiz ve köftemiz, oh mis.







Lokantamizin ic görnümü böyle. Cok sirin bir yer. Sahipleri elbistanli. Lokantanin adi 'Hünkar Ocakbasi' Hangi sehirde oldugunu söylemeyecegim artik ;)








Ondan sonrada bu güzel kafede diger arkadaslarimizla bulusup Isa'nin mezun olmasini kutladik. Güzel bir aksam gecirdim. En cokta Hicran'la ocakbasinda yedigimiz yemegin ve ettigimiz sohbetin tadi damagimda kaldi. Insan sevdikleri ile daha fazla vakit gecirmeli. Mutlu olmanin en güzel yolu bu.

© Su

10/09/2012

And the Winner is: Hepiniz

Geçen gün Melodram tarafından ödüllendirildim. :) One Lovely Blog Avard.
Yani: Bir Sevgili Blog Ödülü.

Sevdiğimiz bloglara bu ödülü laik görüyoruz. Herşeyin bir ödülü var, biz blogerlerin neden olmasın degilmi ama? Ehe.

Evet gelelim benim ödüllerimin sahiplerine.
Kendisini tanır tanımaz çok sevdiğim Sevdanın Dünyası
Benim için kardeş gibi olan Can Yılmaz
Adaşım güzel gözlü kuzum benim Su Bulut
Severek okuduğum ve beni bu ödüle laik gören Melodram
Her mimime teşrif eden, yazılarını severek okuduğum Yalnızlık Masalcisi
Bir gün İzmire gittiğimizde muhakkak buluşacağız, bacım o benim Gülçin Çömen
Dipsiz kuyuların içinden yazan Barikanin Kuyusu
Kızılgınım kadınım, canım Selnurum benim
Beni portakalların mor olduğuna inandıran Betil :)

And the Winner is: Hepiniz :)

Binlerce hatadan sonra ...

Biz binlerce hatadan sonra gelmiştik birbirimize.
Hatalarımızı sevmiştik ilk önce.
Kusursuz olmayışımızı, birlikte hatalarımızı düzeltmeyi sevmiştik birbirimizde.
Yalnızlığımızın içine yalnız olan birini katma duygusu yeşerdi yüreklerimizde ilk önce.
Sonra ben sana bir adım geldim, sen bana on adım attın.
Ben sana on adım attım, sen üzerine yüz kattın.
Bizim hikayemiz böyle işte.
Binlerce hatanın içinden geçtik ikimizde.
Yolumuz aynı yol, istikamet mutluluk.
Yolumuza taş koyacaklar, ayağımızı kaydırmaya çalışacaklar.
Yere kapaklanıp çamurun içine battığımda, yinede elimden tutup kaldıracağını biliyorum.
Biz hatalarımızı sevmiştik önce.
Kusursuz olmayışımızı.
Bir kaç çamur lekesi, kirli bir yüz caydıramaz bizi.


© Su

Beni dün insan içine saldılar azizim

Beni dün insan içine saldılar azizim.
Yani üç gün sonra yeniden güneşi gördüm.
Trenlere bindin, trenlerden indim.
İstasyonda insanları seyrettim.
Otobüs beklerken elimde kahvem sigara tellendirdim.
Ve şükrettim halime, binlerce teşekkür gönderdim tanrıya.

Hastalık çok kötü birşey. Ki benimki sadece bir soğuk algınlığı. Biraz öksürük, biraz eklem ağrıları.
Yinede insan elden ayaktan düşermiş gibi hissediyor kendini.
Onun için dün tekrar ofise giderken, o kadar zevk aldım ki anlatamam.
Her halimize sükretmeyi bilelim. Tanrım daha kötü hastalıklara yakalanmislara acil şifalar versin. Amin.

© Su

10/07/2012

Bozmayın çekiyorum Vol.2

Evet, geçen gün bu yazımda bazı hikayelerin sonunun bana ilginç geldiğini yazmıştım. işte bu hikayede bahsi geçen esas oğlan ve esas kızın dün akşam kınası vardı. 3 gündür fena derecede hasta olduğumdan dolayı kınaya gitmedim ama annemden haberleri aldım tabiki.
Esas oğlanın annesi esas kızı kesinlikle ve kesinlikle gelin olarak istemiyormuş. Zaten ilk nişanı attıklarında pılını pırtını toplayıp temelli Türkiye'ye dönüş yapmışmış. Esas kız kaynana adayının yanında meslek eğitimi alıyordu, eğitimi de böylelikle yarıda kaldı.
Neyse esas oğlanla esas kız yinede ne yaptı etti, aşklarını başkalarına yem etmediler. Dün kınaları oldu. Kınada tabiki kadınların çenesi dururmu? Herkes parça parça bildiğini anlatmış.
Esas oğlanın annesi kesinlikle düğüne gelmeyecekmiş. Oğlan düğünü kendi halinde, kendi masraf ederek yapıyormuş. Birtek oğlan babası gelecekmiş düğüne.
Zaten kaynanaya kalırsa, esas kız zorla esas oğlanın altına yatmışta (çok affedersiniz), o yüzden esas oğlanda evlenmek zorunda kalmış.
Yuh diyorum başkada birşey demiyorum.
Neden bazı hikayelerin sonu böyle oluyor. Artık kınası oluyor değilmi? Susun be, konuşmayın. Büyükler sorun yaratmayın. Bırakın gençler mutlu mesut olsun.
İki hafta sonra düğün var. Düğündeki izlenimlerimi de yazacağım. Hadi bye ...

© Su
Ellerine kına yakmış ellerine ...

10/05/2012

MiMler-Koleksiyonlar

Sevgili Sevdanın Dünyası beni mimlemis. İlkginc bir mim bence. Koleksiyonlarimizi saymamizi istemiş. Kendi de bu mimi başka bir arkadaşımızdan almış. Ve evin içinde acaba ben neleri topluyorum derken, ilginç şeyleri topladigimi da fark etmiş bulunuyorum. Evet gelelim koleksiyonlara.

Bende her bayan gibi büyük bir oje koleksiyonuna sahibim.

Ajanda koleksiyonum var benim. Her sene alir kullanirim. Genelliklede kisa cümleler ile o gün neler yaptigimi yazarim. Yani bir nevi günlükte diyebiliriz.

Not Defteri koleksiyonum var. Icinde siirlerimi ve yazilarimi biriktiriyorum. En sagdaki defterde bu aralar Sebastiana yazdigim mektuplar var. Doldugu zaman ona hediye edecegim ;)

Dayim PTT'de calistigi icin cok büyük bir pul koleksiyonum var. 'Gel sana pul koleksiyonumu göstereyim' diyebilirim yani. ehe.

Kimin kitap koleksiyonu yok ki?

Ve tatillerden bana gönderilen kartpostallari topluyorum

***

Cok zevkli bir mimi benim icin. Sevdaya tesekkür ederim. Ve mimlenenler:
Yalnizlik Masalcisi
morportakal
Garip Garip Isler
Melodram
AhuDudusu
Gözümü Kapayip Actigim An Kadarim
Sadece Eskizlerim
 ***
Mime katilmak isteyenler varsa, buyursun ;)



10/04/2012

Akıttığım kurşun

Kelimeler ile oynamaya başladığımda kaç yaşındaydım diye düşünüyordum bugün. İlk şiirimi 97 yılında yazmışım ben. 15 yaşındaymışım meğerse. Memleketimde geçirdiğim tatilden sonra oranın güzelliğini anlatmışım aklım sıra.
Sonra kelimeler arkadaşım olmuş. Kalem kağıt en sadık dost olmuş bana. Arkadaşlıklar kurdum, dostluklar edindim kendimce ama kırılmaktan vazgeçmedim. Hayal kurmazsan, hayal kırıklığı da olmaz. Değer vermezsen, kırılmazsın işte. Yapamadım ikisini de. Hayallar kurdum, umut garibin ekmeğidir dedim. Değer verdim, kendimden çok ona/onlara değer verdim. Verdiğin değerin karşılığını alırsın bir gün elbet dedim.
Ama görüyorum ki, çoğu çabalarım boşunaymış. Canımı acıtanlar oldu. Kanımı emenler oldu.
En çokta senden nefret ediyorum biliyormusun? Beni benden aldın çünkü.
Büyük konuştuğum herşey başıma geldi. Şimdi susmayı öğrendim ben. Kimseye içimi açmamayı ve kimse hal hatır sormadan, 'ay iyiyim şöyle böyle oldu' dememeyi öğrendim.
Zamanı bazen geri almak istiyorum. İki sene önceye ... Ve bazende 97 senesine. Kalemim daha kuvvetli, akıttığım kurşun daha umutlu olurdu belki!

Su

10/03/2012

Geysir-Gezisi

Pazar günü sevgilimin babannesinin dogum günüydü ve kendisi tüm günü torunlari, cocuklari ve benimle birlikte gecirmek istedi. Hep birlikte Andernach sehrinde bulunan bir müzeye gittik.
Bu müze suyun kaldirim gücünü anlatan ve dünyada kac yerde volkan patlamasi oldugunu anlatan bir müzeydi.
Daha cok cocuklar icin kurulmus bu müze bizimde ilgimizi cekti.
Aile ile vakit gecirmekte baska bir güzeldi tabiki.
Iste bu resimlerde o günden ufak kareler.

Müzenin di$ görünümü


Müzede farkli borular sayesinde suyun hangi zaman ne konuda önemli oldugunu ve ne derece kaldirim gücü oldugunu ögrendik  


En cok cocuklar eglendi tabiki
Yaklasik müzede bir saat gecirdikten sonra bu gemi ile karsi tarafta bulunan ufak bir adaya gectik. Burada müzede görüdügümüz vulkanlarin yapayi vardi.
Ufak adadan görüntü
Vulkan patlamasini ve suyun ne derece önemli oldugunu gösteren yapay vulkan
Sonra tekrar gemi ile karsi tarafa gectik ve sehrin icinde ufak bir kafede kahve ictik, pasta yedik. Güzel bir gün gecirdim ve bu gün benim icin cok önemliydi.

Dipnot: en son bulunan resimdeki yapay vulkan dedigim seyin almancasi 'Geysir', türkcesini google amcaya sorunca 'sofben' olarak ceviriyor ;) Komigime gitti ...

Müzmin bekardan şikayetler

İnsan evlenince farklımı oluyor acaba? Yani bekarlığında yediği içtiği ayrı gitmeyen arkadaşlarını neden unutuyor?
Evet anladığınız üzere bu ufak bir sitem şeklimdir.
Ben daha bekarım, yaşıtlarımın çoğu evlendi çoluğa çocuğa karıştı. Ama ben hâlâ hepsine çok değer veriyorum ve en önemli günlerinde yanlarında olmaya çalışıyorum. Mesela doğum günleri, bebek mevlütleri vs. vs.
Peki hanımlar bir akşam yemeğine toplanınca neden beni arama lütfunda bulunamıyorlar acaba?
Demin Facebooka bir resim düştü. Üzerinde 6 bayan. Hepside canım cicim dediğim arkadaşlarım. Üzerinede bir not atmışlar, 'Hanımlarla güzel bir akşam' diye.
İçimde birşey koptu aniden. Hatırlanmamak çok acı bir duygu.
Altına not attım 'insan bir haber verir' diye. Neymiş efendim ben hep ders çalışıyormuşum, yada evde yokmusum.
'Haberim olsa gelirdim' dedim.

Boşver Su üzülme kız. Seninde değerini bilen çıkar elbet.


10/01/2012

Ekim geldi

Günaydın blog. Şu an sana üniversitenin kantininden bildiriyorum. Daha uyanamadim ve yarım saat sonra ofiste işe başlayacağım. Dün bütün gün gezideydim. Akşama artık evime varınca sana neler yaşadığımı anlatırım. Şimdilik uykum var ve kahvenin dibine vurdum. Herkese güzel bir Ekim ve güzel bir hafta dilerim.

Su